19.9.12

Bazi Portekizce kelimeler...

...bazi anlamlara geliyorlar, albayim!

15.9.12

Korkuyu beklerken

Oznesi garip bir duygu korku. En tasnif ve tasvir edilemeyen, belirsiz sey. Insanin kafasinda, ihtimaller ile birbirine baglanmis olasiliklar dizisi ile uyumasi, uyanmasi. Ve sonra elinden bir sey gelmeyecegini kabullenmesi.
Ve kabulle kaybolmayan korku, uykusuzlugun kabusa donustugu yerde yeniden karsinizda.

6.8.12

Riddle

Son iki gundur beynimdeki kordugum cozuluyor. Onca zamandir dusundugum ve delicesine aradigim ne varsa en beklenmedik yerden karsima cikiyor.

Simdi su siire yer vermenin tam zamani:

Dedin "bir baska ulkeye, bir baska denize gidecegim.
Bundan daha iyi baska bir kent bulunur elbet.
Yazgidir yakama yapisir neye kalkissam;
ve yuregim gomulu bir ceset sanki.
Aklim daha nice kalacak bu corap ulkede. Nereye cevirsem gozlerimi, nereye baksam
Hayatimin kayip yikintilari cikiyor karsima,
Yillarima kiydigim, bosa harcadigim."

Yeni ulkeler bulamayacaksin, baska denizler
Bulamayacaksin.
Bu kent pesini birakmayacak. Ayni sokaklarda
Dolasacaksin. Ayni mahallede yaslanacaksin;
Ayni evlerde kir dusecek saclarina.
Bu kenttir gidip gorecegin yer. Bir baskasini umma -
Bir gemi yok, bir yol yok sana.
Degil mi ki hayatina kiydin burada
Bu kucucuk kosede, ona kiydin demektir butun dunyada.

Konstantinos Kavafis

Bu bir aksamustu zenginligi degilse, ne?

4.8.12

Cicekler ve trenler

Bazi seyler aciklanamaz bir benzerligi paylasiyor. Bir cumartesi gununu daha da keyifli kilmak ister gibi.

16.7.12

14-15 Temmuz'a denk gelen haftasonu...

Sizin hic anahtariniz dogurdu mu?
Benimkisi dogurdu...
Anahtarimdan beklemezdim bunu,
Kor oldum!

16.6.12

Bu gece...


0.jpg

...Kayhan Kalhor caldi...
... ben agladim...

11.6.12

Sormak ve yormak

Guzel soru, guzel cevaptan daha kiymetlidir!

Sorularla acildigimiz engin yollar, her seyden once varmak istemedigimiz yonleri belirler.

16.4.12

Zaman

Bir seyi cok buyutmemek ve olmasi gerektiginden fazla ciddiye almamak ile, onu onemsememek arasindaki fark, kitalari bolen okyanuslardan daha yaman.
Hal boyleyken:

"Rather than 'love at first sight', one should say, They look promising and I'll know properly in about 20 years time..." (Allain de Botton)

Tum bir haftasonunu guzel bir sarkinin her notasinin keyfini surer gibi gecirdikten sonra, bu haftadan beklentilerim cok buyuk.

15.4.12

Neleri ozlemisim meger?

Mesela Goksen'i...
Gazete bayisine gidince duydugum o heyecani.
Uykusuz'u beklemeyi.
Ekpress dergisini.
Dogu-Bati'yi.
Birikim'i.
Ve daha nicelerini buldugum Dost'u.
Imge'yi.
Girdigim her kitapcida calisanlarla/sahibiyle bir anda muhabbete baslayip ahbap olabilmeyi.
Arkadaslarla yaptigimiz film gecelerini.
Goksen'le Gulcan'in sabahlari beni simit ve pogaca ile beslemesini.
Gulcan'in motor hizla bizi sinav oncesinde hazirlamasini.
Gulcan'la her yemek yiyisimde, istahimin acilip ekmegi bana bana yemek yeme hallerimi.
Konusmayi... konusmayi... konusmayi.
Ne zaman cumlelere hic kendimizi koymamaya basladik, kim bilir?

Eskiden daha mi guzeldi ki her sey?

14.4.12

Turkce'min sabah mahmurlugu

Simdi dusununce... Istif ne guzel bir kelime. Sanki cok anlam ifade edermis gibi bir fonetigi olmasinin yani sira:

- Duzenleme anlami var
- Mesela Islam yaziminda satirlari, harfleri birbiri uzerine bindirerek yapilan kompozisyonlari anlatmak icin kullaniliyor.
- Latince stipo, Italyanca stivare'ye dogru uzanan bir anlam gecmisi oldugunun da iddialar arasinda oldugu dusunulurse, genel gorunum, kilik kiyafet, hal tavir da demek.
- Ve bir de kulhan argosunda uyku anlamina geliyormus.

Hal boyleyken, bir iki istiflenmek, istifhanelenmek gerek.

Malum kelimeyi ayrica aklima sokan Emrah Goker'in istifhanesine, tesekkuru borc bilirim.

3.4.12

Kimi kimi...

Bugun Facebook'un icinden bana mesajlar gelmesi geciyor. Fakat, Facebook'un tum yalan ihbarlarina ragmen, posta kutuma o mesaj bir turlu gelmiyor.

Sevgili Facebook, gel sen de uzulme, ben de uzulmeyeyim, gelmiyor o gitmesini cok istedigin mesaj. Bosu bosuna "bir mesajiniz var" kirmizisi olma. Beni okunmus mesajlarla dolu bir posta kutusu ile muhattap etme.

Kimi mesajlar bana gelmiyor Facebook... Kimileri bana mesaj atmiyor.

Mesajimiz yok, kimse Tom Hanks, Meg Ryan olmuyor, olamiyor.

2.4.12

Anadil muhimdir!

Guzel cumlelerini ozlemisim dilimin... Kelimelerin dizilme seklinin kendi icinde mutlak bir guzellik olusturmasi, o diller arasi cevrilemezligi ozlemisim.

Oyleyse:

Sadakat

korkuya geçiş önceliği tanıyan bir yüzle karşılayacaktık
sadakati!
elimizde isminin yazılı olduğu kartonlar, kadehler ve aşklar;
-uzun bir arkadaşlık havaalanında-
ulaşmaya, hep bulmaya çalıştık onu sanki durmadan
bir endişe, bir hüzün, bir ihtimal'ler kalabalığında!

çünkü
bir kimlikti bizim için içimizde boy veren çam ağaçlarının kokusu
yeni demlenmiş çayın rengine karışan yaralarımız
tarihe malolmuş kaygan sevgililer
'sevgilim! ' diyemediğimiz sevgililer
bir ameliyat izi gibi taşıdığımız çocukluğumuz
çünkü
bir kimlikti bizim için içimizde saklanan
gizli yolculuklardan kalma gizli yorgunluğumuz!

ne sadakat, ne teselli ne de bir vicdan muhasebesi!
bir sabah hepimiz uyandık baktık ki apayrı yataklarda:
yalnız bir uyurgezer tarafından taranmış saçlarımız geceleyin
ve hiç değişmemiş yıllar geçse de
bir dişi, paraya dönüşsün diye yastığın altına yerleştirircesine
mutluluğa dönüşsün diye
hayatımızın bir yanına mutlaka koyduğumuz umutsuzluğumuz!

kucuk iskender

Son bir dusunce: Sadakat ne renktir, arkadaslar?

16.1.12

Sade

Ahkam kesmeyi bir turlu kesemiyoruz, hayat basit, abartmaya gerek yok derken, basit ve dogal ihtiyac ve fikirlerimiz icin derin anlamlar yaratma ve onlari onemli kisilerin bilindik eserleri ile destekleme ihtiyaci duyuyoruz.
Biz... hepimiz...
Bugunden itibaren onlar.
Ben o sadeligi tatsiz tutsuz hale getirenler ahkamlara ve onlari kesenlere "je ne veux pas..." diyecegim. Fransiz olacagim.
Hadi bakalim o zaman:



Voila!!

12.1.12

dusunce

yine cok dusunce var...
dusuyorum yine...
dusme korkumun sonucu tum dusunceler...
sirf canim acimasin diye!

12.10.11

Evrildim...devrildim

Sanirim, toplumsal cinsiyette payima dusen evrimi az once tamamlamis bulunuyorum. Bunca senedir, ayakkabilara yonelik herhangi ozel bir ilgisi olmayan bir insanken, az once kendimi, Louboutin ayakkabilara bakip Dior ayakkabilari almamak icin kendimle mucadele ederken buldum.
Lakin hain tasarimcilar, isimi zorlastirmak icin ellerinden geleni yapmislardi: Kirmizi topuklu beyaz ayakkabi Gizem'in hayatla imtihani oldu adeta.

26.9.11

Boyle gelip gidenler...

Sevgili arkadasim,
Kizdim ve kiziyordum sana epeydir, ama yine yufka yurekliligim tuttu... Hadi yine iyisin, beni bir sonraki kizdirisina kadar...

Bir dost.

6.9.11

Yapmistim yapmistim diye bagiriir...

Adeta "Mario oynayan dayaklik kiz" halet-i ruhiyesi ile Oysho'nun websitesine bakiyorum. Kocaman harflerle, "in a few hours" yaziyor...
Ben hasta, icim disim C vitamini, portakal suyu, limon cayi olmusken, tadim tuzum da Oysho olsun...

5.9.11

Insanlik icin kucuk, benim icin devasa...

...Acaba nedir nedir?
Ne olacak? Film festivaline sinirsiz giris bileti...
Turkiye'de film festivallerinde calistigim zamandan beri hasretini cektigim yegane sey: Hangi filme kac kere girecegini, para-zaman kaygisi olmadan, tamamen kendinin belirleyecegi bir konumda olmak. Bir nevi sultanlik diyeyim ben, siz anlayin beni.
Bunca senelik Le Cool London uyeligimin nihayet bir ise yaramasi sonucunda London Brazilian Film Festival'a sinirsiz giris hakki kazanmis bulunuyorum. Ustelik hic caba harcamadan, kilimi kipirdatmadan, tek bir email gondererek... Daha ne isterim.

Ayin 7'si ve 10'u arasinda ikametgahimi gecici olarak Odeon Covent Garden'a tasiyacagim. Arayip ulasamayan, ulasip konusamayan herkesten simdiden ozur dilerim. Bana katilmak isteyenlerse, yer ve zaman icin su siteden bilgi edinebilirler: http://www.brazilianfilmfestival.com/londres/2011/londres2011_programacao_en.html

26.8.11

Neresindeyim?

Asli'nin ben 15 yasindayken cikardigi Neresindeyim albumundeki sarkilarin cogunu panik atak anlarinda mi yazdigini merak ediyorum su aralar. Spotify'da tekrar tekrar dinliyorum sarkilari, birinde kizgin, birinde uzgun, birinde isyankar, birinde guclu, birinde maceraci, birinde tukenmis olan Asli, kafamin icindeki milyonlarca dusunceyi pesi sira takip kucuk capta bir konser veriyor beynimde.
15 -26 yas arasindaki 11 senelik yolculugun hala ayni sorular uzerinden ilerlemis olmasi ve hatta ayni sorulara cevap veremeden devam ediyor olmasi fena bir deneyim olsa da, benim vakti zamaninda hayranlik duydugum bir baska kadinin da benzer hissiyatlar tasimis olmasi guc vermiyor degil.

Bu haftanin listesi:
1) Uslanmak bilmedi hayat - Asli
2) Nerdesin - Asli
3) Neresindeyim - Asli
4) This is for the love -J'te Kiffe - Lisa Papineau
5) To know him is to love him - Amy Winehouse
6) Bad Romance - Lissie
7) Every time - Oi Va Voi
8) Abre Alas - Ivan Lins
9) Maleo de Cana - Azucar Letal
10) Je Veux - Zaz
Ve bonus: Birsen Tezer tabiki de...

Fransizca hocam, la musique de la langue derdi, ben de la langue de la musique diyorum... Hadi bakalim.

25.8.11

Icimde gizlice uyuyan alisveris canavari...

...sanirim uyandi, ya da hortladi, ya da ona bir haller oldu iste az once.
Cunku ben mutluluktan olebilecek kadar cok sevindim... Nihayet Oysho urunlerine Buyuk Britanya topraklarinda online alisveris yaparak ulasabilecegiz.
3 senedir yoklugunu en derinlerde hissettigim, sevgili Oysho, sana 6 Eylul'de kavusuyorum, o gune kadar yemeden icmeden kesilebilirim, oyle garip hisler icerisindeyim.

Boylesine yuzeysel bir insan oldugumu gordum ya, kimselere laf edemem artik.

Bu da boyle bir aksam heyecanimdir sevgili blog.


31.7.11

Nasil?

Nasil da gulerdim bir zamanlar... Sanki elimden baska bir sey gelmezmis gibi... Simdi ise yuzumde bir perde gibi asili duruyor, uclari yipranmis, rengi solmus bir perde...

Cok ozledim icimden disima, gozumden agzimdan, sesimden, tenimden gulmeyi...

Cok...

13.7.11

Bugun gunlerden bir Nev sarkisi

Zor, cok zor bir gun. Azicik ilerledigini zannederken, hooop basa donme halleri ile karsilasmak zor, Sirca Fanus'u hatirlamak zor, korkmak zor. Aglamak istiyorum cok, oyle bir luksum bile yok. Tekrar ediyorum kendi kendime, ne olursa olsun, minnet duymayi asla unutmayacaksin diyorum. Sonra herkesin hayatinin zor oldugunu anlatiyorum, ama inaniyor muyum bu dediklerime bilmiyorum. Tek bildigim, kalp atislarimi kontrol etmemi saglayan tek sey bu.
Yarin biraz daha kolay olsa keske...

8.7.11

Bifurcation

Cok garip arkadas, hani derler ya, kalbinin sesini dinle, kendi icine bak once diye, ben bunlari zirva olarak gorurdum. Yanlis anlasilmasin, insanin kalbini dinlemesini onemsiz buldugumdan degil, hasa. Insanin kalbi ile aklinin oylesine ters noktalara dusebilecegine inanmamamdan.
Fakat siz farkina varmadan, ikisinin yollari oyle bir ayriliyormus ki, ustune kitaplar yazilmasi, filmler cevrilmesi tuhaf degilmis.
Sonra meger hayat diye yakinip durdugunuz sey aklinizmis.
Nasil yani demeyin, hayat dedigimiz sey, bizim gormek istedigimiz sey. Yani aklimizla isteyerek secip aldigimiz.
Life In A Day diye bir film izledim gecenlerde, dunyanin bir yerinden yasli bir adam, yeryuzunde gorebileceginiz en buyuk rahatlikla, cebinizde ne var sorusuna "Benim cebimde hicbir sey yok" diyor. "Zero." Utanmadan, sikilmadan. Bu cok dogal bir sey.
Oteki taraftan, dunyanin bize daha yakinmis gibi gozuken cografyasindan bir kiz, cebinden Iphone, Ipod ve nicesini cikariyor.
Bense "zero"nun verdigi huzura ozeniyorum.
Hesaplamadan, kendimi cebimde tasidiklarima indirgemeden, esit gormeden, varolmanin dogalligina ulasmak istiyorum.
Sonra son zamanlarda, kendimden endise ettigim hallerime bakiyorum ve aslinda hicbir seyin degismedigini goruyorum. Yani hayatimda olup bitenler bakimindan. Rutinim ve rutinsizligim, aksakliklar, sikintilar, gel-gitlerim... Hepsi oldugu gibi oldugu yerde.
Beni mayis ayindaki benden ayiran ise, gorme organim.
Ben ki, akla her zaman fazla onem atfetmis, asiri duygusal bir insanim. Duygusal oldugumu kabul etmem bile yirmi kusur senemi aldi, o derece akli onemserim. Akillilik anlamindaki, akil degil tabi. Modern anlamdaki rasyonellikten bahsediyorum burada. Hala 1+1=2 rasyonelligini, mantiksal gelisimi savunurum. Ama fark ettim ki, bu rasyonalligi davranissal bir tutarlilik anlaminda ya da kendini anlamak icin kullanamiyorsan, hayata yonelik bir silaha cevirmeyeceksin. Cunku gercek hayatta elmalar ile armutlar toplaniyor, araya sebzeler bile karisiyor, 1+1 2 etmiyor. Sifir ise yokluk olmuyor. Bunu anladiginizda, golgenizin uzerinizde yarattigi hakimiyetten siyriliyorsunuz.
Gorme organimi, rasyonal aklimdan alip, merkezi yasama organima cevirdim, mayis ayi icinde yasadiklarimdan sonra.
Orada her sey o kadar sakin ki... Sanki bunca zamandir tum erdemlerimi orada saklamis gibiyim. Ben oradan bakip oradan nefes alabiliyorsam yasiyormusum meger.
Kalbi bu kadar sakin, akli bu kadar karmasik kac insan var hayatta bilmiyorum. Ama kalbiniz size durup zevk almaniz gerektigini soyluyorsa, bu emre uymak zorundasiniz. Aklin kosusturmasi ile degil, kalbinizin sakinligi ile adim atmali, iyiyi de kotuyu de oradaki erdemle karsilamalisiniz.
Yoksa ne kendinizle, ne kendi hayaletlerinizle, ne de digerleri ile yaptiginiz kavgayi kazanabilirsiniz.
Ustelik, bu yenilgi sonrasinda kalkip hayati olanlardan sorumlu tutmak, rasyonalite sinirlari icinde de yer almaz.
Siz o kalbe nasil ulasirsiniz, Eat, Pray, Love mi yaparsiniz bilemem. Ama bende hic durmayan bir su var, onu akitmak lazim. Seyahat ile, ogrenme ile, gulme ile...
Bunu fark ettim ve ufaktan gezilerime basladim. Once insanlar arasinda gezmeyi ogrendim, simdi sira baska sehirleri gezmekte. Bu haftasonuna Bristol'a bilet aldim. Kisa fakat onemli bir degisim. Buyuk ihtimalle onumuzdeki haftasonuna da baska bir sehir olacak bu.
Insanlari ve sehirleri gezip umarim yakinda siraya ulkeleri koyacagim. Kendimle kendime dogru. Umut ve mutla.

27.6.11

Cunku...

"Yazmak şarkı söylemekten daha farklı.


Çünkü şarkı söylemek affediyor her şeyi, yazmaksa öç alıyor."

26.6.11

Gunlerden gunesli bir pazar gunu

Londra sicak bugun, gunlerce suren yagmurdan sonra, kemiklerimizi isitacak bir an bulmanin tadini cikariyoruz tum Londra ahalisi olarak.
Henuz hayatimda haftasonlarinin tadini tam cikaracak duzeye gelememissem de, ilerliyorum. Yavas yavas.
Beni bilen bilir, canim tezdir, 9 ay bile bekleyememis bir insanim. Lakin yavasliga alismayi ogreniyorum. Cogu zaman kendimle savasmak pahasina.
Bu tatillerin yavasligina benzemiyor tabi, her seyden uzakta degilsin, hizli sehir hayatinin ortasinda, mucadelenin tam gaz surdugu, sonuclarin ise uzun vadede alindigi bir dunyadayim. Neyseki manzaram guzel, halimden memnun degilsem de, oldugum yerden memnunum.
Tekrar yazmaya basladim, 2007'nin 2008'e baglandigi seneki depremden geriye kalmis, hala titrese de ayakta duran bir yikik kent duruyor icimde. O kentin sessizliginde, kuytularda saklamistim sesimi ve kelimelerimi. Uzun bir sessizlik donemi, insanlar icinde gulup sonrasinda aglamalarin ardindan, toparlanma surecine giriyorum.
O kenti ne yapmali ne etmeli derken, sanirim hayatimda ilk defa kendimi gormeye basliyorum ben. Gordugum seyden cok hosnut degilim, aynaya bakmayali cok olmus, cok saklanmisim o kentin yikintilari arasinda. Yavas yavas yeni insanlar dolasiyor sokaklarimda, ben hala onlardan kaciyorum zaman zaman.
Ama degisiyor bir seyler.
Sonucunu bilemiyorum, fakat bildigim tek sey Roma yeniden kuruluyor.
Aklimda SarapliNar'dan kalma bir soru var: Are you the favourite person of anybody? Ne yazikki benimle genetik bagi olanlar haric, kimseden emin degilim bu konuda. En cok bu sorunun cevabi uzerine insa etmeye karar verdim yikik kent(d)imi.
Cok calismam lazim cok.

20.6.11

Sunday with The Chordettes

Is it possible to miss a stranger that you happened to meet once in your life?
You'll never know my true feelings, dear stranger. I hid them so well, and you were about to leave already and had no time to dig in.
However, would you look for those hidden spots if you could stay a bit longer? Or would you walk away anyway?

In any case, this song will always remind me of you for the mere fact that the moment I gave up on possibilities/chances I've met you and I was sure of my feelings:


6.1.11

Tarihte 29 Nisan 2010

Wind and Shadows
Iki golgem var bu gece,
ikisinin ortasinda dikilmis bir ben.
Ne yone gitsem,
ikisi hep esit uzaklikta bana,
ben hep esit uzakliktayim onlara.
Iki golgem var, kara.
Ortasinda duran ben,
tenimden yansiyan sari isik.
Ates bocegi gibi,
Sanki icten disa yanarmis,
distan iceri kararismis gibi.
Gecenin karanligi ve sokak lambalarinin isigi
Savasir gozlerimde,
Biraz karanliktir bakislarim
Lambalarin isiginda
Ve biraz aydinlik
Karanlikta.

Insanlar arasinda yalniz,
Kendisi ile kalabalik bir kadin,
Iki golgesinin arasinda.
Karanligin icinde isik olmus,
Isigin icinde bir kararti.
Gecenin tam ortasinda.


Bunun yazilmasinin ardindan aylar gectikten sonra ve bu geceden bir kac ay once, aksamin karanliginda, Gower Street'ten evimin yoluna sapmisken, Korsika dilinde yazilmis su sarki, bana hic anlamadigim bir dilde, ayni duygulari yasatti:
I Muvrini - L'Emigrante
Sò eiu l'emigrante chi và à la pidiccia
A l'orlu di u stradonu à meza pulvariccia
Sò eiu spaisatu cusi voli u distinu
Chi tocc'à i fiddoli d'un populu mischinu
Mà so prontu a stintà senz'alcuna rincori
Pa pascià la me ghjenti à colpa di sudori
A colpa di sudori
Vengu da isse planuri indù u soli si strascina
Nattu un'una casetta culori di calcina
Culori di calcina
Sò di li facci neri ò di li musgincati
Di quiddi chì par vo in guerra sò cascati
in guerra sò cascati
E chi ci possu di chì ci possu fà èiu
Si di lu vosciu
ùn possu fà u mèiu
ùn possu fà u mèiu
Sò chì quandu a sorti in lu mondu hè crudeli
Pisemu tutti l'ochji ver di u stessu celi
Ver di u stessu celi
Ma intantu postu chì dite chì seti umani
Stringhjitil'ancu vò purghjimuci una manu
purghjimuci una manu
purghjimuci una manu
purghjimuci una manu...

Uzun arastirmalarin ardindan, sarkinin Fransizca cevirisini bulmustum ki, duygularin dil tanimazligini bir kez daha anlamis oldum:

C'est moi l'émigrant qui marche sans fin
Dans la poussière là-bas sur le bord d'un chemin
C'est moi le sans pays au hasard du destin
Où se perdent les enfants des terres sans lendemain
Je suis prêt à peiner sans aucune rancoeur
Pour que vivent les miens à force de sueur
A force de sueur
Je viens de ces contrées où le soleil chauffe tôt
Né sous un abri aux murs teintés de chaux
Aux murs teintés de chaux
Je suis de ces visages noirs ou basanés
De ceux qui comme vous à la guerre sont tombés
A la guerre sont tombés
Mais que puis donc faire qu'y pourrais-je donc bien
Si de votre Bon Dieu je ne puis faire le mien
Je ne puis faire le mien
Je ne puis faire le mien
Et pourtant quand le sort en ce monde est cruel
Nous levons tous les yeux en quête d'un même ciel
En quête d'un même ciel
Alors en attendant puisque nous sommes humains
Je vous la tend aussi
Serrons-nous donc la main
Serrons-nous donc la main
Serrons-nous donc la main...

19.11.10

Fog of war


Tepem sisli bugunlerde! Beni neler uzuyor, yikiyor, neler sevindiriyor, diriltiyor, ah bir bilseniz.
Fakat ne ben anlatabilirim, ne siz anlayabilirsiniz.
Meger kac farkli duygu sigiyormus insanin icine. Oysa topu topu kac metrekareyimdir ki? Kac oda, kac salonumdur?
Tepem sisli dedigim gibi, ne ben onumu goruyorum, ne cevremdekiler beni net goruyor. El yordami ile yola devam ediyoruz.

30.6.10

Ah bu delilik...

Bu aksam sesi kisik bir radyo gibiyim, gurultunun icinde, kendisine calan, unutulmus, duyulmamis bir radyo. Sarkidan sarkiya atlayabilirim, cok neseli calabilir, cok uzucu anilari hatirlatabilirim, ama hepsini bir ben bilir, bir ben dinlerim.
Yorgunlugum, "ondan" degil, kendimden. Cok oncesine, anaokulu yillarima kadar giden bir yorgunluk, bu.
Anaokulunda asik oldugum kisinin, fiziksel de olmak uzere canimi acittigi, sonra bu sacmalama hallerinin sebebi olarak beni gosterdigi zamanlardan beri, kendim ettim kendim buldum, yanlis secimlerle yaraladim kendimi ve yaralamaya da devam etmekte israrciyim, simdi oturmus bunun sorgulamasini yapiyorum.
Gecenin karanligi, havanin durgunlugunda, zilyonuncu kere kabul ediyorum, gelecegimdeki yalnizligimi.
Napalim bu da varmis.
Cilali imaj devrinde kimilerinin aynaya yalniz bakmasi, insanlarin iliskilere dair sorunlarinin hepsini, tek basina sirtlanmasi gerekirmis.
Piyango bana vurdu.

5.6.10

Kordugum

Ey hayat,
Bundan bir bucuk sene once, bir ucakta sarap ictikce bosalmisti gozumden yaslar. Dedemin olumuydu kacirdigim, ne yapacagimi bilemedigim, aglamayi erteledigim. Olum oyle bir sey ki, ne oncesinde ne yapabilecegini kestirebiliyorsun, ne o anda, ne sonrasinda. Ne insan aklinin, ne de insan duygusunun cabuk algilayabildigi bir sey degil, araba fari gormus ceylan gozleri ile bakiyorsunuz hayata bir sure, sonra hic beklemediginiz bir anda, bir bardak saraptan sonra, ya da bir gun kullandiginiz "-di'li gecmis zaman"da karsiniza cikiveriyor tekrar. Derken eski muhakemeler basliyor yeniden, son birkez gorememis olmalar, daha siki sarilamamis olmalar, eski anilari done done tekrar caliyorsunuz da en cok koyan sey, o kaybettiginiz kisinin bu anilarin ne kadar degerli oldugunu bilme sansinin hic olmamasi.
Bundan bir ay kadar once, arkadaslarla yaptigimiz bir konusmada, dedelerimizden ve yaptiklarindan bahsediyorduk, bir tek bendim gecmis zaman kullanan. O kadar garip bir histi ki, kendimi oksuz kalmis gibi hissettim. Kimse fark etmese de, sesim titredi, gozum doldu, artik iki dedem de hayatta degildi ve bir canbaz gibi yasadigimizdan ne benin ne ailemin geri kalaninin olumle olan iliskilerinde nerede durdugundan emin olamamak, uzakliklari bir acizlige, yenilgiye donusturuyordu.
Bugun baska bir olum haberi aldim. Birkac gunle kacirdigim olum haberi. Yarattigi aciyi, arkadasimin kisa cumlelerinden ve sessizliginden anladim. "Her olum erken olumdur", der sair, olen icin erken, kalan icin beklenmediktir her olum. Hazirlanamazsin, planlayamazsin, hep en beklemedigin sekilde vurur seni. Sonrasinda inkar edersin, dusunmek istemezsin.
Olumun en zor tarafi, sicakligini bildiginiz bir elin, isiltisini bildiginiz bir gozun, bir sarkida yasanan keyfin geri donusu olmayacak sekilde gidisidir. Bunlarin sonsuz kere olma ihtimallerini kacirmis olmaktir. Bir seyleri kacirmaktir olum. Her iki taraf icinde.
Bunlari dusunup sarap esliginde aglayip "Kordugum"u dinleyerek bas ediyorum, bu olumle. Arkadasimin halini dusunemiyorum bile. Yerimin uzakligi, onun derdini paylasamamam canimi acitiyor. Yine de en hayati klisemize basvurup, "Bizi oldurmeyen guclu kilar." diyorum.
Zaman sen cabuk sar bu yaralari.