26.6.11

Gunlerden gunesli bir pazar gunu

Londra sicak bugun, gunlerce suren yagmurdan sonra, kemiklerimizi isitacak bir an bulmanin tadini cikariyoruz tum Londra ahalisi olarak.
Henuz hayatimda haftasonlarinin tadini tam cikaracak duzeye gelememissem de, ilerliyorum. Yavas yavas.
Beni bilen bilir, canim tezdir, 9 ay bile bekleyememis bir insanim. Lakin yavasliga alismayi ogreniyorum. Cogu zaman kendimle savasmak pahasina.
Bu tatillerin yavasligina benzemiyor tabi, her seyden uzakta degilsin, hizli sehir hayatinin ortasinda, mucadelenin tam gaz surdugu, sonuclarin ise uzun vadede alindigi bir dunyadayim. Neyseki manzaram guzel, halimden memnun degilsem de, oldugum yerden memnunum.
Tekrar yazmaya basladim, 2007'nin 2008'e baglandigi seneki depremden geriye kalmis, hala titrese de ayakta duran bir yikik kent duruyor icimde. O kentin sessizliginde, kuytularda saklamistim sesimi ve kelimelerimi. Uzun bir sessizlik donemi, insanlar icinde gulup sonrasinda aglamalarin ardindan, toparlanma surecine giriyorum.
O kenti ne yapmali ne etmeli derken, sanirim hayatimda ilk defa kendimi gormeye basliyorum ben. Gordugum seyden cok hosnut degilim, aynaya bakmayali cok olmus, cok saklanmisim o kentin yikintilari arasinda. Yavas yavas yeni insanlar dolasiyor sokaklarimda, ben hala onlardan kaciyorum zaman zaman.
Ama degisiyor bir seyler.
Sonucunu bilemiyorum, fakat bildigim tek sey Roma yeniden kuruluyor.
Aklimda SarapliNar'dan kalma bir soru var: Are you the favourite person of anybody? Ne yazikki benimle genetik bagi olanlar haric, kimseden emin degilim bu konuda. En cok bu sorunun cevabi uzerine insa etmeye karar verdim yikik kent(d)imi.
Cok calismam lazim cok.

Hiç yorum yok: