8.7.11

Bifurcation

Cok garip arkadas, hani derler ya, kalbinin sesini dinle, kendi icine bak once diye, ben bunlari zirva olarak gorurdum. Yanlis anlasilmasin, insanin kalbini dinlemesini onemsiz buldugumdan degil, hasa. Insanin kalbi ile aklinin oylesine ters noktalara dusebilecegine inanmamamdan.
Fakat siz farkina varmadan, ikisinin yollari oyle bir ayriliyormus ki, ustune kitaplar yazilmasi, filmler cevrilmesi tuhaf degilmis.
Sonra meger hayat diye yakinip durdugunuz sey aklinizmis.
Nasil yani demeyin, hayat dedigimiz sey, bizim gormek istedigimiz sey. Yani aklimizla isteyerek secip aldigimiz.
Life In A Day diye bir film izledim gecenlerde, dunyanin bir yerinden yasli bir adam, yeryuzunde gorebileceginiz en buyuk rahatlikla, cebinizde ne var sorusuna "Benim cebimde hicbir sey yok" diyor. "Zero." Utanmadan, sikilmadan. Bu cok dogal bir sey.
Oteki taraftan, dunyanin bize daha yakinmis gibi gozuken cografyasindan bir kiz, cebinden Iphone, Ipod ve nicesini cikariyor.
Bense "zero"nun verdigi huzura ozeniyorum.
Hesaplamadan, kendimi cebimde tasidiklarima indirgemeden, esit gormeden, varolmanin dogalligina ulasmak istiyorum.
Sonra son zamanlarda, kendimden endise ettigim hallerime bakiyorum ve aslinda hicbir seyin degismedigini goruyorum. Yani hayatimda olup bitenler bakimindan. Rutinim ve rutinsizligim, aksakliklar, sikintilar, gel-gitlerim... Hepsi oldugu gibi oldugu yerde.
Beni mayis ayindaki benden ayiran ise, gorme organim.
Ben ki, akla her zaman fazla onem atfetmis, asiri duygusal bir insanim. Duygusal oldugumu kabul etmem bile yirmi kusur senemi aldi, o derece akli onemserim. Akillilik anlamindaki, akil degil tabi. Modern anlamdaki rasyonellikten bahsediyorum burada. Hala 1+1=2 rasyonelligini, mantiksal gelisimi savunurum. Ama fark ettim ki, bu rasyonalligi davranissal bir tutarlilik anlaminda ya da kendini anlamak icin kullanamiyorsan, hayata yonelik bir silaha cevirmeyeceksin. Cunku gercek hayatta elmalar ile armutlar toplaniyor, araya sebzeler bile karisiyor, 1+1 2 etmiyor. Sifir ise yokluk olmuyor. Bunu anladiginizda, golgenizin uzerinizde yarattigi hakimiyetten siyriliyorsunuz.
Gorme organimi, rasyonal aklimdan alip, merkezi yasama organima cevirdim, mayis ayi icinde yasadiklarimdan sonra.
Orada her sey o kadar sakin ki... Sanki bunca zamandir tum erdemlerimi orada saklamis gibiyim. Ben oradan bakip oradan nefes alabiliyorsam yasiyormusum meger.
Kalbi bu kadar sakin, akli bu kadar karmasik kac insan var hayatta bilmiyorum. Ama kalbiniz size durup zevk almaniz gerektigini soyluyorsa, bu emre uymak zorundasiniz. Aklin kosusturmasi ile degil, kalbinizin sakinligi ile adim atmali, iyiyi de kotuyu de oradaki erdemle karsilamalisiniz.
Yoksa ne kendinizle, ne kendi hayaletlerinizle, ne de digerleri ile yaptiginiz kavgayi kazanabilirsiniz.
Ustelik, bu yenilgi sonrasinda kalkip hayati olanlardan sorumlu tutmak, rasyonalite sinirlari icinde de yer almaz.
Siz o kalbe nasil ulasirsiniz, Eat, Pray, Love mi yaparsiniz bilemem. Ama bende hic durmayan bir su var, onu akitmak lazim. Seyahat ile, ogrenme ile, gulme ile...
Bunu fark ettim ve ufaktan gezilerime basladim. Once insanlar arasinda gezmeyi ogrendim, simdi sira baska sehirleri gezmekte. Bu haftasonuna Bristol'a bilet aldim. Kisa fakat onemli bir degisim. Buyuk ihtimalle onumuzdeki haftasonuna da baska bir sehir olacak bu.
Insanlari ve sehirleri gezip umarim yakinda siraya ulkeleri koyacagim. Kendimle kendime dogru. Umut ve mutla.

Hiç yorum yok: