7.2.10

beni bu hollywood filmleri mahvetti...

Cok garip bir huyum vardir. Insanlarla iliskilerimde, sonunu onceden sezdigim ve hatta mantiken bile ongorebildigim durumlarda dahi, insanlarla olan iliskilerimi benim tamamen kirildigim, icimin unufak oldugu noktaya kadar surduruyorum. Sonunda oyle bir yere geliyorum ki, o kisiye karsi icimde hep kirik bir tat kaliyor ve oradan ne bir adim ileri ne bir adim geriye gitmek mumkun olmuyor. Film de zaten orada kopuyor benim icin.
Nedenlerine dair cok kafa yordum. Icten ice kendimden nefret ettigimi, icten ice kendime hep "Hell is other people." tezini kanitlayip kendimi bir tur iliski kisirdongusune sokma isteginde oldugumu dusundum. Lakin, son noktaya ulasincaya kadar o iliskiyle ilgili sorunlarimi sona erdirme konusunda pasif davranmama neden olan dusunce sureclerimi inceledigimde, aklima yerlesen "olasilik" sorunsalinin isin esasinda yattigina karar verdim. Peki bu matematiksel bir sorun mu? Hayir, hic degil. Daha cok, Amerikan filmleri olsun, dizileri olsun, su "eger o an o karari degil de, bu karari alsaydi bakin neler olacakti?" konularini isleye isleye nihayet beynime, tam da benim Tanri kompleksime uyan bir zehir yerlestirdi.
Ben boyle insanlarla olan iliskilerimde, beynimdeki saatli bomba tiktaklari ile ecel kararlari aliyormusum hissiyatini yasiyorum ve sanki o an oradan gidersem, o kisi ile iliskimin boyutunu degistirirsem veya o iliskinin varlik sebebini ortadan kaldirirsam, sanki hayatimin en yanlis kararini alip karsimdaki kisiye de yeryuzunun en buyuk haksizligini yapacakmisim gibi hissediyorum.
Bu nasil bir buyukluk kompleksidir!!
Fakat geldik mi yine Sartre Bey'in soylediklerine:
"…'hell is other people' has always been misunderstood. It has been thought that what I meant by that was that our relations with other people are always poisoned, that they are invariably hellish relations. But what I really mean is something totally different. I mean that if relations with someone else are twisted, vitiated, then that other person can only be hell. Why? Because…when we think about ourselves, when we try to know ourselves, … we use the knowledge of us which other people already have. We judge ourselves with the means other people have and have given us for judging ourselves. Into whatever I say about myself someone else’s judgment always enters. Into whatever I feel within myself someone else’s judgment enters. … But that does not at all mean that one cannot have relations with other people. It simply brings out the capital importance of all other people for each one of us."
Bu surekli tekrar eden hikayenin sonunda ben kendime "Bak iste bile bile ayni cukura yine girdin." diyorum, guzel bir gunun sonunda minicik bir detay yuzumden kendime bu kadar kirilmaya izin verdigim icin kizarak, ciddi bir Ingeborg Bachmann okuma istegi ile yataga ugurluyorum kendimi. Ne gereksiz, yersiz, sacma bir son.

1 yorum:

eylul dedi ki...

yavru yazını okuyup oha lan nasıl da benim kendime dair kızgınlıklarımı anlatmış,oha oha diye tıkandığım için yorumyazma gereksinimi duydum. Blog camiasına birbuçuk seneden fazladır ara vermiştim yine birileirne kırgınlığım yüzümden. geri dönmenin vakti geldi galiba...

yazan: master tezini son gününde yanında olan Tanrı kompleksi kadın:)