Ramazan davulu gibiyim son günlerde. Telefon konuşmaları, araba kullanma debelenmeleri, gelmeyen mektuplar, cevapsız e-mailler, iletilemeyen mesajlar... Kim demiş teknoloji hayat kurtarır diye. Hatta insanı kanser ettiğini anlamak için de doktor olmaya gerek yok, diyebilirim ben, şuncacık deneyimden sonra. Çünkü günler böyle geçmeye devam ederse, kan kusan, Sezercik annesi bir Hülya Koçyiğit karakteri olacağım.
Gündüzleri "yüksek gerilim hattı kurukafası" gibi geçiren her insan gibi, güzel uykular görmeyi istiyorum, gelin görün ki abuk subuk sorunlarla uğraşıyorum bilinçaltıma devrettiğimde tüm işlevlerimi. Bavul toplamaya çalışırken, kutlama yapmaya çalışan insanlar ve cep telefonu ile gelen talimatlar, kaçan otobüsler, kırılan içki şişeleri, tehditler... Yalnız en komiği, şimdiden gavur koca bulma ihtimalimi dert edinmiş anneannemin rüyamda çıkarıp getirdiği görücüler... Gün içinde yaşadığım stres yetmiyor da mı kendime dandirik dertler ediniyorum rüyalarda, bilemedim. Psikalanitik çözümlemelere ise hiç bulaşmadım.
Yalnız günde en az iki kere uykuya yatmama rağmen, elimin ayağımın güçten kesilmesi en fenası...
Biri beni standbya alsın, lütfen... Azıcık da olsa, bir kapatayım devreleri, hararetim geçsin... Sonra koşturacağım nasılsa oradan oraya...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder