4.9.08

Eylül...

Eylül, geçiş ayıdır, tüm telaşıyla gelir üzerinize abanır. Göçebe bir aydır da aynı zamanda, telaşını size bırakır uçar gider. Üzerinize yapışan bu ruh haliyle, kanatlanıp uçmak istersiniz peşisıra, nafile, yere bağımlısınızdır.

Koşmak istiyorum, konuşmak istiyorum, gitmek istiyorum, ama tüm olumsuz cümle örneklerini tek tek yeniden yazıyorum. Oysa, uzansam da ulaşamayacağım uzaklara özeniyorum.

Stabil de değilim halbuki. Eskiden beyaz olan hastane koridorlarına bakıyorum mesela, "Meğer artık uyumsuz renkler modaymış" diyorum, pembe, mavi, kırmızının aynı anda bulunduğu duvarlara bakınca. Üstelik insan ömrü de ucuzmuş burada diye düşünüyorum. Yoğun bakımlar bile, özensizlik yeri olurmuş kimi zaman ki böylece "yoğun yatım" tehlikesi giderek artarmış. "-miş" dedim ya, aldanmayın sakın, çünkü üç maymun çok sevdiğim bir oyundur, çünkü dilime de Eylül'ün geçişkenliği yapışır. Çünkü bilmemek, uzaklaşmak isterim, sevdiklerimi de götürerek beraberimde. Eylül'le beraber geçip gitsin, bu da böyle bir ayımız olsun diyelim isterim. Fakar hepsini görür, duyar, bilirim. Lades laneti gibidir, sürekli aklındadır. Ama diline düşmez bir türlü. Gizli bir şifre gibidir. O nedenle bu sessiz film oyunu boyunca, tekrarlar dururum, hastaneleri sevmediğimi, gizlice, çok derinde.

Eylül gidiş ayıdır... Kimin, nerede, nasıl olacağının kesinleşmemesinde saklar tüm kudretini. Gidenler, kalanlar, gittiğinizde olanlarla eksilip çoğalarak, çarpılıp bölünerek yeni bir sonuca ulaşırsınız. Eylül'ün geçip gidişinde, yeni bir yöne girer hayatınız. Yeni bir mevsimi karşılamaktasınızdır.

Hiç yorum yok: