12.8.08

Anlama ses tonu ile yazılmış blog yazısı...

Anlamanın bir çok tonu vardır sanırım.
Yalancıktan anlama için göz kaçırarak "hmm";
İkna olmadığın halde anladığını belirtmek için (genellikle, iki-üçüncü kez soruya cevap alınamadığında, artık bundan bana cevap gelmez tanısı konulduğunda yapılır) ekşi bir surat ve sağa sola bakıp konu değiştirmek için malzeme arayan gözlerle kısa bir "hm";
Ortak fikirde buluştuğunuzda "hıhı";
Ve nihayet, bir konuyu idrak ettiğiniz, ikna olduğunuz ve mantıklı bulduğunuz anda, uzunca bir "hııııııııı" denir, derim de. Belki başka şekillerde de derim, ama şimdilik aklıma gelenler bunlar.
Zaten konumuz da sesler değil, neyi anladığımız. Bir senelik rahatsızlığın sebebini desek. Neyden mi? Kimden demek daha doğru olur. Peki kim? İsim önemli mi? O kendini bilir demek isterdim, ama emin olarak söyleyemeyeceğim bunu. Belki biliyordur, büyük ihtimalle bilmiyordur. Biraz tahmin ediyor, bunu anlayabiliyorum, ama derecesini ve sebebini anlamıyor.
Toyluk mu desek, ergenliği aşamamışlık, o ergen açlık... Hayır, hayır hepsi biraz etkili; ama, esas sorun sığlık ve kendini derya gibi gösterme çabası, çaba diyorum, çünkü o farkında her şeyin, her şey bilinçli. Bu bilinçlilik de, bu hamle hamle belirlenmiş, adımlar, laflar da irite ediyor.
Kısaca rahatsız edici bir insana karşı duyulan rahatsızlık.
Az önce blog yazılarını gördüm. Aynı sığlıkta yazılar. Hadi itiraf edeyim, yeryüzünün en kötü bloguydu. Küçük Kızın Kocaman Dünyası'ndan bile kötüydü.
Buradan ne kadar sığ olduğunu haykırmak istiyorum, dağa taşa.
Başımızı bir sene şişirdin, kirlettin, kafa ağrıttın. Bir de blog yazıları ile göz yorma kardeşim, kalabalık yapma.
Haddini bil. Git odanda, kişilik bozukluğunla sessiz sakin yaz çiz. Bir de cinsel toyluklarını gözümüze sokmana gerek yok, biz farkındayız her şeyin.

Ben anladım seni, sen anlayabildin mi ne dediğimi...?!

Hiç yorum yok: