Şöyle yana doğru meyillenip bir güzel yaylanarak düşüvermek istiyorum. Ya da Pokemon karakterlerinin "Yıkıldııım" düşüşü vardır ya, ayaklar havada kalır, öyle bir düşüş de eğlenceli olabilir şu halimde. Yığıldı yine makaleler. Bir ay varmış gibi gözükse de, nasıl çabuk geçtiğini bildiğimden dumanlar çıkarmaya başladım. Yeniden. Her şeyin başa sararak ilerlemesi ilginç. Bu bile modernleşme kuramına aykırı. Lineerliğe takılınca öküz boynuzlarındaki dünya tasvirinden öteye geçemiyor insan bir yerde, oysa nedir, "Dünya yuvarlaktır". Kendi etrafımızda, aynı bildik akışımızla dönüp duruyoruz, işte. Bir şekilde. Bir yerden, yine aynı bilindik yerlere.
Geçen gün iki ilginç olay oldu. Hani "Eah ben oynamıyorum" deyip sıkıldığınız bir nokta olur, her bulunduğunuz durumda, bunu yaşadım birebir. Modernleşmeye taş atışımı da açıklar biraz olsun bu.
Kendimi anlatamadım, ifade edemedim, üstelik, ne sınıf arkadaşlarıma, ne de hocama. Ben hala üzerinde düşünülmesi gereken bir soru olduğunu ve cevabımı alamadığımı düşünüyorum. İlk önce, modernizm ile modernleşme okulunu karıştırmamam ve bunların ne olduğu üzerine uzun bi nasihat dinledim, ki bunu anlatan kişiye çok isterdim anlatmayı modernleşme ve marksist kuram üzerinden işlediğimizi İnkılap tarihini, ve demek isterdim kime neyi anlatıyorsun. Neyse, asıl ilginç olan, hocama anlatmaya çalıştığımda başıma gelendi, gündelik Türkçe kullanımda modern ve çağdaş sözcüğünü birbirinin yerine kullandığımızı anlattım, ve sorumu tekrar Sosyalizmin Modernizmin bir ürünü olarak mı yoksa Modernizmle beraber var olmuş çağdaş bir kavram olarak mı düşünmemiz gerektiği olarak formülize ettim. Bu sefer de kaç kere tekrarlandığını bilemeden, "Contemporary means 'at the present time'" vaazı dinledim. Çok anlamamış mı göründüm ne, oysa neyin anlaşılmadığını anlamıyordum ben.
Şimdi önümde yazılması gereken iki araştırma teklifi, iki ödev var bu bir aylık sürede. Kara kara düşünmemek elde mi, anlaşılamadığını düşündüğün bir ortamda anlatmak için uğraşmanın saçmalığını.
Saçmalıklarım bunlarla sınırlı değil tabi. Mesela asistanı olduğum derse gitmek için uyanmam gerektiğinde, bacaklarımın ve beynimin tonlarca ağırlıkta olması ve beni dakikalarla pazarlık yapmaya zorlamaları. Ya da param azaldıkça harcama zorunluluklarımın ve eğilimimin artması. Ve tüm bu saçmalıklar yakın geçmişte aylık döngüler olarak tekrarladı, yakın gelecekte de tekrarlayacak gibi gözüküyor.
Üstelik kaçırdığım bir pikniğin boy boy fotoğrafları konmuş Facebook'a. Floresan ışıklı, dört duvarlık odamda gözlerim doldu, Anayasa dersine giren hocayı, domates soğan soyarken, İdare hukuku hocasını da esprilerini patlattığını anlattığım sayısız karede gördüğüm için. Steril bir modernliğe sıkıştım. Gel de karıştırma modernizmi, modernleşme "okul"u ile, kişisel modernleşmemin, tek tipleşmemin, özgünlüğü kaybetmenin, direnci yitirmenin ortasında.
Karardım yine, hava da bozuk, pms vaktim geldi... Bahar nereye gitti, onu bilemiyorum işte!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder