Sessizlik, sesten önce midir, sonra mı? Düşünce nerede, nasıl keser, değiştirir, yönlendirir onu. Sessizlik, susmak mıdır, saklamak mı?
Sessiz bir zihne bakıyorum yine. Eriyen buzlar, kıpırdayan, zıplayan düşünceler durdu sanki. Her bir anda, tekrar, yine, duruyorum. Sessizlik. Sonsuza karşı tepkisiz. Bu gözlere gitmek bilmeyen yorgunluk doluyor, güneş yakıyor ama ışık vermiyor zihnime, düşüncelerime.
Planlar, sıkıntının ürünü. Memnuniyetsizliğin. Pasifize edilmiş düşüncelerin ve sessizliğin de. Sessiz kalınca akıl, beden ise hareketsiz durunca, başlıyor kurgu. Olmayan bir zamanda, imkansız bir geleceğe dair.
Sessizlik ve ölüm bir yerde, aynı zamanda. Ölüm geliyor aklına ve bir de bakmışsın etrafında tutunacak tek bir ağaç kalmamış, kurutmuşsun zihnini. Kendini. Hareketsiz.
Öznenin gizlendiği, fiillerden ibaret, tümleçsiz cümleler oluvermiş hayat. Geldin, gittin. Sustun, durdun.
Sessizlik. Ve sen yoktun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder