10.8.09

Bilemedim ben onu ve "A note from The Universe"


Bir haftasonu daha hazmedilemeden geride kaldi. Ne garip, buraya geldigimle gidecegim zaman arasindaki surenin isik hizina esit olusu, bu kutuphanenin kapilarinin bana kapanacagi gercegi. Zaman dediginiz seyle inatlasilmiyor, duelloya girilmiyor.
Bir de bakmissiniz, siz bilmeden, gormeden ensenize bir tokat, kiciniza bir saplak indirmis.
Ansizin gelen darbenin biraktigi yanma hissi gibisi yok, dogrusu.
Bilemedigim seyler bununla da sinirli degil, mesela kimi zaman uzuldugumu bile fark etmiyorum. Kendimi bilmiyorum ve Antik Yunan'in en temel felsefesine ihanet ediyorum. Sonra o gormedigim, gormek istemedigim, benim uc maymun bile oynamadan hasir alti ettigim gercek, ruyamin bir aninda, bir cumle ile dokuluyor dudaklarimdan, uyaniyorum. Gunler geciyor, iyiyim derken, otobuste gozlerim doluyor, camdan disari bakiyorum.
Bilmeden kaybettiklerim icin, yine bilmeden uzulur olmusum.
Ansizin "Evren"den gelen bir mesaj geliyor:
"It's true, Gizem, the early bird gets the worm.
So does the late bird and the bird in-between. Because by design, there are always more than enough worms.
In fact, the only bird that doesn't get a worm, is the bird that doesn't go out to get one.
Oh, to be alive...
     The Universe"
Tam da umutsuzca bir mail attigim anda.
Fakat yasadiklarimdan, gorduklerimden, hissettiklerimden emin olmadigim kadar emin oldugum bir sey var, bu buyuk bir yalan. Nihayet bildigim bir sey.
Yine de... beklemediginiz anda, beklemediginiz bir mesaji almak gibisi yok.
Kucucuk odama sigdirdigim dunyadan yukselen ihlamur kokusu ile, gune basliyorum.

Hiç yorum yok: