Eger bir gun bir Almodovar filminde, kirmizi, turuncu ve sari tonlarini yesil ve mavilerle dans ederken gormezsem, dunyam tersine donecek demektir. Ya da Almodovar sonrasi icimde bir agirlik, bir yagmur sikintisi hissetmezsem... Kotu olduklarindan degil, aksine cok etkileyici oldugundan. Kadinlar, erkekler ve homoseksuellik arasinda futursuzca gidip geldiginden, oyuncularin karakterlerini tutkuyla fakat gercekci bir sekilde canlandirmasindan.Son zamanlarda Ispanya'ya, kulturune ve diline fena sardirdim. Vicky, Cristina ve Barcelona'nin bundaki indikator etkisini yok sayamam, fakat ne zaman bu filmden bahsetsem erkeklerden, "Hiii... Trisome degil mi? Anladim ben seni, Bardem falan." tepkisi almam ve lafin agzima tikilmasi canima tak etti dogrusu. Ustelik en Ispanyolundan bile bu tepkiyi gordum ya, erkek dedigin degismiyor azizim. Sanirim Akdeniz civarinda hele hic degismiyor.
Yine de, bu filmleri izledigimde homofobik veya diger cinsel fobilere sahip bir insan olmadigimi gordukce seviniyorum.
Cinsel ozgurlugu elde etmenin yolu pek cok seyden geciyor, muhakkak, fakat ne zaman Almodovar'dan gecse ben hep mutlu oluyorum.
Viva Pedro! Gracias!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder