“Seni sevmiyorum” ve tüm ağaçların dallarından aynı hışırtı geldi bir anda: “Öl Ophelia, öl, öl!” Bir dinin en liberal sözcükleriydi bunlar. Kişinin sonsuz arınmasıydı, kendinden, duygularından, kalbinden, ruhundan.
Ophelia, etekleri kabara kabara, bir deliliktir tutturmuş, atıyor kendini ordan oraya. “Çok safsın Ophelia, kullanıldın ve atıldın, şimdi kim inansın senin saflığına?” Buna benzer bir hikayesi daha olmuştu zamanında. Şimdi bunları söyleyen kuşlar o zaman da en acımasız sözleri söylemişlerdi. Bir zamanlar ona verilen güller, sarmalamıştı şimdi ruhunu. “Çok güzeller, ama dikenleri acıtıyor.”, “Çok aptalsın, Ophelia!” Oysa, ne aptallık ne saflıktı, yalnızdı sadece. Hangi mevsim, hangi yüzyıl olursa olsun yalnızdı Ophelia. “Bu senin rüyandı Ophelia, istedin ve kapattın gözlerini, şimdi uyan, uyanmak senin elinde!”. Oysa Ophelia gözlerini unutmuş, gördüklerine inanamadığı günden beri, Hamletin kalkıp gidişini gördüğü günden beri. “Oysa o kitabı okumuştum ben, ne kadar da aptal mışım! Sorsalar söleyebilirdim repliklerini hamlet’in, kendi hikayem diye farklı sanmışım. Ophelia unutursa Ophelia olduğunu, kim gülmesin onun haline.”
Dante gibi karmaşasındaydı ömrün, dinsiz, dilsiz, Ophelia Araf’tan cehenneme düşmüştü. Eteklerinde kızıl korlar... “Nasıl inandınız desem leydim, çok mu haksızlık etmiş olurum size? Bilmez misiniz, Hamlet’in rolü deliliktir ve deliliğin ruhu yoktur.”
“Hamletsiz bir hikaye bul kendine.” Modernizmin gerçkelerine kim yenik düşmezdi ki, Ophelia kurtarsın kendini bundan, kimse gerçek aşk romanları yazmıyor ki artık.
Bazen bir rüya görürsün ve rüya mı gerçek mi olduğunu bir türlü bilemezsin, düşünürsün düşünürsün, daha çok kafan karışır. Nerde şu küçük haplar, birisi uyutur, birisi uyandırır, ikisinde de bilinmez kim uyur, kim uyanık?
Ophelia uyanır, nehirde üstü başı ıslanmış, deliliğini nehrin sularına bırakmış. Ophelia kalkar, nilüferler arasında dalgalanır etekleri. Ölümün rengi yerleşmişti gözlerine, soğukluğu taşıyor teninden.... Üşümüştü Ophelia, o kadar çok üşümüştü ki sıcak günleri unutmuştu. Unutması gerekiyordu uyanması için, anlamasını isteseydi susup gitmezdi Hamlet, gittiyse yalan söylemeye değer şeyler kalmadığındandı. Ve saçlarını salıp rüzgara uzaklaştı Ophelia. Bu bir sonsa, “the rest is silence”tı artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder