300 Spartalı, beklentinin ne üstünde ne altında bir filmdi. Ya da bu tamamen, böyle bir filme giderken ne beklemen gerektiğini bilmekle ilgili. Mantığını, seni sen yapan düşüncelerini, her taşın altında bir anlam bulmaya çalışma uğraşlarını bir taraflarına sıkıştırıp izlersen, gülüyorsun, eğleniyorsun, kafandaki 10 kg'lık yüklerden de kurtuluyorsun.
Böyle izledim Spartalıları. Tarihte en sevdiğim dönemde geçmesine rağmen, irdelemeden gülüp eğlendim. Arada "ya ama..." diyecek bir iç ses belirince susturdum, İngiliz aksanıyla konuşmalarına bile tepki vermedim. Hatta aralarda korkudan sıçrayıp yanımdakiler için eğlence bile oldum. Neyseki yanımda, kendimi filme kaptırdıkça koluna yapışmamı yadırgamayacak bir arkadaş vardı da mesele büyümedi.
Ancak tüm o filmden, koskoca bir tarihten geriye aklımda ne kaldığını sorarsanız, Leonidas rolündeki Gerard Butler'ın Pers kralı karşısındaki Tamer Karadağlı triplerine girip konuşması haricinde çok da bir şey olduğunu söyleyemem. Ama olsun!
Bu kısa anıyla da varılacak sonuç, çocukların babaları ile çocukken izledikleri Canon gibi filmlerin hayati önem taşıdıkları, özellikle kız çocuklarının ilerde sinemadaki aksiyon filmlerine tahammül edebilmelerinde büyük rol oynadığıdır.
Bir sonuç yazmadım demem böylece de kendi kendime.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder