Tek bildigim, bir seyler beni asip tasmak uzere. Hani tutmasam, gidip ne dusunuyorsam dile getirecegim, ama onume kurdugum setler hala cok kuvvetli, dizginliyor beni. Hala bir yerlerde, kaybedecegim bir seyleri sakliyorum.
Sonra bakiyorum, kendi dalgalarimla mucadele ediyormusum aslinda. Bu ne o, ne de baskasi, sadece benim. Ve kimsenin anlayacagi, ifade edebilecegim seyler degil bunlar. Sadece o kadar yogun, o kadar dogal hisler ki, ben bile sasiriyorum, bunca zaman sonra, aslinda olmayan seylere karsi boylesine kuvvetli olmasina duygularimin.
Ve bir an geliyor, tum kaleleri yikiyorum, bir denizin kenarinda ayaklarima yapisan yosunlara bakiyorum. Ayni kirik gulumseme gozlerimde. Bir cekingen koku ile karsilik veriyorum gunese. Sonra silkiyorum tum kumlari ayaklarimdan ve kalkip golgemle yarisiyorum varmak icin o uzak hedeflere.
Evet, cogu zaman, o kosturmaca icinde, golgemi kendimden ayri sayiyorum.
Ayagim takilip dusunce de, onca yildir bana beni anlatan sarkilari mirildaniyorum.
Yasamak dedikleri boyle engebeli bir duzluk sanirim. Duse kalka golgeye ulasiyorum, yanmis ayak tabanlarimla...
Gece gune bagliyor sessizligini. Ben yeniden uyaniyorum.
"Ağaçlar çizerdim, yeşillenirdi; Çizdiğim ağaçlara çizdiğim kuşlar gelirdi. Ormanlar düşünürdüm, uyurdum, Düşündüğüm ormanlarda kaybolurdum. Anı kuyularından çekmek bir yudum acı su, Bir yudum acı su, çekmek anı kuyularından, soğuk su. Bilmedim bu, ya bir korkunun duygusu, Bilmedim bu, ya da bir duygunun korkusu. Kent dayanıyor bahçenin duvarlarına, Yeni bahçeler çiz, gözlerinin kuşlarına.
Hazır kent dayanmışken bahçene Kuşlarını gözüne sal, götür ağaçlarına."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder