Meğer ne çok yazasım varmış, yapmam gereken başka işler olunca hepsi aklıma hücum etti.
Meğer ertesi gün tatil olunca otomatik bir salıverme, kaytarma psikolojisine giriyormuşum. Sanki her halükarda çarşamba ile aramda iki günlük bir çalışma mesafesi yokmuş gibi. Ama yok, "tatilse çalışmam abi"ci oldum, gıdım ilerleyemiyorum. Eğer sıkmazsam güzelce, çok feci oturacağım kaba etlerimin üzerine, farkındayım; ama bilinçlilik insan hayatının yegane değişkeni değilmiş demekki. Rasyonel seçim teorisinin yıkıldığı noktadayım.
Meğer "Died in your arms" şarkıs garip bir gecede hayatıma girip ne çok etkilemiş beni. Çok arabesk, yine de çok seviyorum. Eğer bir şarkı seçme hakkım olsa, bunu söylerdim sahnede. Hatta çok istiyorum şöylemeyi. Siyah deri pantalon üzerimde, saçlar uzun, dalgalı ve tabiki dağınık. Of of nasıl kurguluyorum kafamda bir bilseniz, araştırmamı böyle kurgulasam süper olur, öyle diyeyim.
Meğer yıllarca "Eye of the tiger"ı özdeşleştiği Rocky imgesi nedeniyle dinleyememişim. Dinlemek de basit bir işmiş gibi gelirdi hatta. Eğer Persepolis olmasa, elitist "Onu lumpenler dinlesin, ben başka şeyler alayım" edası ile burun kıvırır dururdum. Le préjudice est mort, vive Persepolis! Şimdi o döneme ait en sevdiğim parçalardan birisi.
Bir de eğer meğer arasında gidip gelirken kaçırdığım zamanlar. Sizi bir yakalarsam fena olacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder